Amatör Hikayelerim

DeletedUser

Guest
Bu konuda bana ait 7 hikayeyi paylaşacağım. Bölümler karışık olacak. Örneğin x hikayemin 8. bölümünden sonra y hikayemin 5. Bölümünü yayınlayacağım. Sebebi belirli bir kategorize olmaması. Forumda böyle bir yer açılana kadar bu uygulama geçerlidir.

Hikayelerim Neler?

Size afişleri ile hikayelerimin adlarını vereyim. Sonra 6 sının 1. Bölümlerini buraya yazacağım :) Malum flood yapmak zorunda kalacağım. Moderatörlerim anlayış göstereceklerdir heralde :)

Just A Bite
http://4.bp.blogspot.com/-TMbLA38VF2w/Txs2wwRHw3I/AAAAAAAAAKo/mID3y5V0aCw/s1600/Just+A+Bite.jpg

Being Normal
http://4.bp.blogspot.com/-55FvFuRC6yM/Txq69yDLR3I/AAAAAAAAAIs/usMs-xuxJso/s1600/Being+Normal.png

Başlangıç
http://2.bp.blogspot.com/-zold_cjFyBg/Txs5RmcLzJI/AAAAAAAAAK4/05r_TQYROwM/s1600/baslangic.png

Hafıza
http://4.bp.blogspot.com/-P7eNaSafV7U/Txs5oiFygyI/AAAAAAAAALA/mId2ROamAIw/s1600/Hafiza.jpg

Fred Patson
fred-patson.jpg


The Curse Of The Red Box
http://2.bp.blogspot.com/-O6_4RhbqY...xTQY3cZgfpo/s1600/Te+Curse+Of+The+Red+Box.jpg

Martin'in Yıldızı
http://4.bp.blogspot.com/-SN-ybPrhH...oSqZMQCdk/s1600/martinin-yc4b1ldc4b1zc4b1.jpg


Being Normal 1.Sezon 1.Bölüm

Hayat ve Ölüm... Bu iki kavrama asılırız hep. Çünki hiçbir zaman gerisini bilmeyiz. Batıl inançlarla yetiniriz. Kurtadamdır, vampirdir böyle sürüp gider.


Kansas' ın bu küçük kasabasında vampirlerin de kurt adamların da varlığı biliniyordu. Herkes alışmıştı. Ama alışılmadık bir şey de yoldaydı...


-Sally bana bunu yapamassın ? Biliyorsun nişan yüzüğü özeldir.
Sally: Ne yapabilirdim ki? Sabunla elimi yıkarken kayıp düşmüş Andy.
Andy: Yüzükler bu kadar mı anlamsız senin için. Biz evliyiz Sally!


Sally korkmuştu ama bu Andy di arada böyle sinirlenirdi zaten üstüne gitmeye devam etti ki bu onun hatasıydı. son hatası. Belki de ilk. Kim bilir...


Andy sinirle onu itti. Sally duvara çarptı. Hemen yanında merdivenler vardı. Son hatırladığı şey de o merdivenlerdi zaten. Sonrası yok.


Birden gözünü açtı. Evdeydi. Saate baktı. O yuvarlak saatin bir köşesinde takvim olurdu. Hayret etti 5 gündür uyuyor olamazdı heralde. Kapının açılma sesini duydu. Evet o gelmişti. Hayallerinin adamı Andy. Koştu Ona sarılmak istedi fakat eli adamın içinden geçiyordu. Ne olduğunu anladı. O ölmüştü. Ve şimdi bir hayaletti! Bir anda buhar oldu.


Yerinde belirdi. Kendini kontrol edemiyordu. Kapı kapalıydı. Geçmeyi denedi ama geçemedi. Sinirlenmeye başlamıştı. Nasıl geçecekti ki? O bir hayaletti !


O sırada ev sallanmaya başladı. Kız hemen anladı. Bu sallantıyı o yapıyordu. Başka şeylere yönelmeliydi. Kardeşi.Geçen yıl ölmüştü. Acaba o da hayalet miydi? Kendisini duyabilirmiydi ?


Sally: Abla!
-Selam Sally.


Evet bu oydu. Bu kardeşi Eleni' ydi.




Sally: sende mi hayaletsin ?


Ona sarılmak istedi ama eli yine içinden geçti.


Eleni: Daha da iyisi...


Ve dişlerini çıkardı...



Just A Bite 1.Bölüm

Ayıptır söylemesi çok tembelimdir.

Beni iki günlük tanımanız yeterlidir bunu anlamak için.

- Artık odanı toplasan diyorum Bill.
Anlamamazlıktan geldim.
-Dağınık bir oda yine. Senle olacak kıza şimdiden acıyorum.
Sanki vardı ya...
- Düzen nedir hiç bilmez misin?
Sözlüğümde öyle bir kelime yoktu.
-Şu boş bakışlarından nefret ediyorum. Hadi okuluna git te yiyorsa hocalara da böyle bak. Annen sanki *** la okul basıyor.
Anlayın işte annem çok açık sözlüydü.
İkilemeden çıktım. Yolda giderken her zaman yaptığım gibi bay Jartlick' e uğrayıp hal hatır sordum. Yorgun gibiydi. Fitness'tandır diye düşündüm. Herifte hayvan gibi kas vardı. Hani kaç ayda yaptığı merak konusuydu.

Bay Jartlick: selam bill. Suratının haline bakılırsa annecik iyi bir laf sokmuş yine.
Bill: sorma. Düzen diyip duruyor. Kendisi o kadar düzenli olmasa baba başka kadınla basılmazdı herhalde.

Babası hakkında böyle konuşurdu. Onu bu şekilde aşağılamayı kendine uygun görürdü. Daha önce onu görmemişti, görmemeyi de tercih ederdi.

Bay Jartlick: Valla onu bilmemde(bu hep muhabbeti değiştireceğinin işaretiydi.) Bu aralar bu civarda vahşi hayvanlar dolaşıyor. Dikkat etmeni öneririm.
Bill: Ne gibi katil sincap gibi mi ?
Güldü
Bay Jartlick: Kurt adam desem inanıcan mı ?
Bill: Ayı olsun ya. Halkın dilinde bir hayvan nasılsa.
Gülüştüler.
Bill= okul -sosyellik. Bu formül onun okul yaşantısını anlatıyordu. Kimse onu takmazdı. Herkes içinde görünmez biri gibiydi. Tek kankası. Bob Marley konserinden fırlamış gibi görünen kankası Ian dı. Hep deli dolu ve biraz çatlaktı.

Ian: dostum ciddi söylüyorum. O adamda bir şey var.
Bill: Sadece aşırı sporcu o kadar.
Ian: Mesele o değil. Hep kavga ediyor ve ortalıktan kayboluyor. Ben diyorum ki bu akşam onu gözetleyelim.
Bill: Varım. Eğer bir şey yoksa da susarsın artık.
Ian: tamam adamım anlaştık.

Akşam 9 da adamın arazideydik. Her şey sakindi. Adamın evi hayalet evi gibiydi. Bir hareket yoktu. Birden bire bir hışırtı duydular. Birisi arkalarında gibiydi. Dönmeye fırsat bulamadan bir şey üstüme atladı. Ensemi ısırdı. Sonra Ian' ı etkisiz hale getirip Kaçtı. Kalkamadım. Kollarım ağırıyordu. Gözlerim bulanıklaştı.göremiyordum. Sonunda bayıldım...







 

DeletedUser

Guest
Hafıza 1.Bölüm​


Kilyos' un sahilleri... Orada bulunmak gerekir. Sahilleri gündüzleri çok hareketlidir ancak geniş değildir. Geceleri ise suyun yarattığı sesi dinlemek gerekir. Zira çok güzeldir. Denizden 35 metre ilerisinde kayalıklar başlar ve sahile inmek isteyenler için arasına bir yol yapılmıştır. Bu yolun üstüne çıktığınızda önünüzde bir polis evi görürsünüz. . Zaten aşağıdaki sahil emniyet mensuplarına özeldir, yol da bunun için yapılmıştır. Her gece aşağıda bir polis bekler. Çünkü bu sahil denizin insanları kapıp geri getirmemesi ile ünlüdür. Bu nedenle denizde açılabileceğiniz alan kısıtlıdır ve her daim cankurtaranlar bulunur. Karadeniz burada insanları kapar. Ancak bir gece bunun tam tersi yaşandı...

O gece nöbet Ümit Komiser deydi. Sahilde baygın yatan kızı o gördü. Hemen müdahale etmek için yanına gitti. Başı kanıyordu ve bilinci kapalıydı. Nabız çok azdı. Revirlik bir durum olmadığını anlayan Ümit koşarak amirinden izin aldı ve kızı polis arabasına bindirip en yakın hastaneye götürmeye çalıştı.

Bilmeyebilirsiniz ancak Kilyos ıssız bir bölgedir. Yolları kavislidir ve bir ambulans beklemek yerine hastayı gömmeye başlarsanız akşamki dizinizi kaçırmazsınız. Ümit bunlara rağmen polis becerileri sayesinde (suçlu kovalamak vb.) arabayı hızlı ve dikkatli kullanmış, 10 dakika gibi kısa bir sürede hastaneye yetiştirdi. Doktorlar kızı hemen ameliyata aldılar. Bu sıra yorgun düşen Ümit de uykuya daldı. Rüyası yine aynıydı. Karısı...

Ümit 3 sene önce evlenmişti. Karısı ile bir çocukları olacaktı ancak eşi düşük doğum yaptı. Eşi bunun üzerine psikolojik açıdan çöktü ve geçen sene intihar etti. O zamandan beri Ümit onu hep rüyalarında görür.

Bu sefer her zamanki gibi beyaz tül geceliğini giymişti. Havada bir melek gibi süzülüyordu. Genelde dikkatli ol derdi. Şimdi ise farklı diyordu.

"Ümit. Bak benim veremediğim çocuğu sana deniz verdi. Ona sahip çık. Onu her gün yakaladığın itlerin yanına verme."

Rüya aniden sona erdi. Doktor onu sarsıyordu.

Doktor: Beyefendi uyanın.

Ümit: Ne oldu ? Kız hakkında gelişme var mı ?

Doktor: Çok ağır bir darbe almış. İç kanama vardı ancak durdurmayı başardık. Tehlikeyi atlattı. Yalnız hafıza kaybı yaşayabilir. Henüz uyanmadı. Siz en iyisi biraz dinlenin. Bana numaranızı bırakırsanız size dönerim. Uyanınca gerekli işlemleri yaparsınız.

Ümit: Teşekkürler Doktor.

Ümit evinin önüne polis aracını çekti. Ümit' in evi Ortaköy' de bir apartmanın 3. katında 2 oda 1 salon bir daireydi. Kombili pek lüks olmayan, orta sınıf bir bekarın yaşayacağı bir daireydi. Genelde evinde duran Ümit ara sıra dışarı çıkardı. Ondan evi hep düzenliydi. Odasına gidip üstünü değiştirdi. Yastığa kafayı koyduğu gibi uykuya daldı.

Herkes uykudaydı. İstanbul bir kaç ışık dışında karanlığa hakimdi. Herkes uyurken ise hastanede birinin eli kıpırdamıştı. Bu şüphesiz Ümit'in kurtardığı kızdan başkası değildi...


The Curse Of The Red Box Prömiyer
Hikayeme başlamadan evvel söylemem gereken bir şey var. Eğer yer ve zamanda yolculuk yapmak istiyorsanız normal hayatınızdan vazgeçmeniz gerekir. Çünkü mutlu olmak için fedakarlık yapmanız gerekir.

Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde bir kırmızı kulube varmış. Bu kulube çok özel bir kulube imiş. Zamanda ve mekanda yolculuk yapabiliyormuş. Bu makinenin bir mühendisi varmış. Son kalan zaman lordu... Adamın gözleri nice doğumlar, nice ölümler görmüş. Ancak bu adam eline hiçbir zaman silah almazmış. Çok bilge bir adam olmakla beraber çok da zekiymiş. Ancak yanlızmış. Hep yanlızmış. Zamanda bir yerlerde hep onunla ilgili efsanevi öyküler varmış. İnkalara göre“ Ve gökten bir kutu düştü. Biz onu nimet zannettik. Ancak o kutu bizlere lanet saçtı. Görülmemiş düşmanlar bu lanet ile halkımızı katletti. Sahibi kendine hep doktor dedi ancak aslında azraildi. Kırmızı kutusu ile bizlere lanet saçtı...“ şeklindeydi.


Başlangıç 1.Bölüm
Hayatın bir başlangıç ile başlar bunu biliyorum. Ama benim başlangıcım bebek değil hastanede başladı. Hiçbir şey hatırlamıyordum. Vücudumda bir kazık girmişcesine bir ağrı vardı. Ve başımda bir cadı duruyordu.

Cadı: Güzel yaşıyorsun.
-Sen de Kimsin?
Cadı: Hiçbir şey hatırlamıyorsun değil mi? Güzel zaten unutmayı istemiştin. Yaşamak istemiştin, bende seninle bir anlaşma yaptım. O yüzden seni öldürmeyeceğim. Ama inan seni hiç sevmiyorum. Zaten ileride de seni öldüreceğim.
- Ben...Ben bir şey hatırlamıyorum.
Cadı: Merak etme sana herşeyi yavaş yavaş hatırlatacağım. Zaten her şeyi hatırlayınca kendini öldürmek isteyeceksin.
- Seni...
Cadı: Şşt sakin ol kahraman. Daha ölüm sıran gelmedi. Ben seni öldürmeden ölme hea.
Ve kayboldu. Daha sonra odaya biri girdi.

-Patron gidiyoruz.

İyi ki kolay ölmüyormuşum çünkü hastane yatağıyla 5. Kattan atladım da.
Adam bir telsiz çıkarıp bir şeyler söyledi. Ardından altlarında bir araba belirdi. Arabaya düştük. Araba hızlandı. Üst camı kapadık. Şöför gazı kökledi. Araba sarsıldı. Görüntü değişti. Bir piramidin önündeydiler.

-Burası da neresi?
+Yuvanız firavunum.
-Ne Yuvası ?

Açık bir avluya girdiler. Bir tahminde bulunmak gerekirse içeride 200 kişi vardı. İçinde güçlü bir his burada olmaması gerektiğini söylüyordu. Önünde altın bir taht vardı.

Bu olaylar başladığında cadının parmağında “S“ kabartmalı bir yüzük vardı. Yüzük yeşillerle donatılmıştı ve “S“ harfi canlı bir yılandı. Bu yüzük şimdi tahtın üzerindeydi. Bir anlık refleks ile elini havaya kaldırdı. Elinde bir kılıç belirdi. Eline tam oturan bu kılıç ejdarha süslemeleri ile kaplıydı. Yanlış hatırlamıyorsa bu dalgakıran dı. Neyse yüzüğe saldırdı. Yüzük kırılmadı ama titreyerek çevresine yeşil bir duman saçtı. Duman katılaştı ve cadı belirdi.

Cadı: Sana geçmişini hatırlatacağım demiştim Nico. Süreç başladı. Kendinden nefret etmeye başlayacaksın çünkü diğerleri senden nefret edecek. Hades'in oğlu ve Kleopatra'nın tek evladı. Mısır'ın en genç daili!

Kahkası ile yeniden toza döndü ve yüzük kayboldu. Bu sırada halkın arasından bir kız çocuğu çıktı. Bu kahin olmalıydı.



“Tahtına oturacak genç dail
Birbirine öfkeli iki lanetli kılıç ile
Mısır ve Yunan birbirine girecek
Ve Dail kahramanın kanıyla geleceği belirleyecek“

Martin'in Yıldızı 1.Bölüm
Sadece kaçıyordum. Normalde yürümek lazım biliyorum ama eğer arkanızda 1,98 lik iri kıyım bir yaratık var ise kaçmanız gerekir. Canavar sandığımın aksine çok çok çevikti ve çok hızlıydı. O kadar sokak sapmıştım ancak onu bir türlü atlatamamıştım. En sonunda çıkmaz bir sokağa saptı. Yaratık peşinden geliyordu.

Yaratık: Benden kaçamassın Martin Langer. Kaderin değişti. Senin varolmaman gerekiyor.

Martin: Neden ?

Yaratık: Çok yakın bir arkadaşın ölmemek için bir seçim yaptı. Bu seçim sonucu senin ölmen gerekiyor.

-Maalesef bugün kimse ölmeyecek Seltari.

Duvardan bir silah çıktı ve canavarı lazer ile yok etti.

Sokaktaki antik megafondan bir ses geldi.

-Seni bekliyorum. 2 sokak sola dön ve beni bul.

Martin sesin dediği gibi yaptığında karşısında bir ev buldu. Ev çok eski görünüyordu. İçeri girmesi zor olmadı çünki kapı açıktı. Ardından kendi kendine kapandı. Odalar bomboştu. En üst kata çıktı. Üst katta daha önce hiç görmediği eşyalar vardı. Tam birini eline alacakken şömine açılmaya başladı ve içinden son teknoloji bir bilgisayar çıktı.

Bilgisayar: Merhaba Martin.

Martin: Biri şaka yapıyor olmalı.

Bilgisayar: Elektro-kalkanlar devrede. Sence bu bir şaka mı ?

Martin hiçbir yere hareket edemiyordu.

Martin: Hadi ama dostum.

Bilgisayar: Dünya'yı kurtarmaya hazır mısın?

Martin: Cidden mi ben mi?

Bilgisayar birden alarm vermeye başladı.

Bilgisayar: Alarm alarm. Zaman deliği aılıyor. Vorteks seni yutacak. Kalkanlar devre-dışı.

Birden salonda karanlık bir delik açıldı. Martin tutunmaya çalıştı ancak dayanamıyordu. Eli ile tutunduğu demir parçalandı ve kara deliğin içine çekildi.

Gözleri yanıyordu. Her tarafı ağrıyordu. Gözlerini kapadı. Kıvranıyordu. O sırada bir şey kulağına fısıldadı.

-Artık benimsin...

Ve garip hissetmeye başladı. Birden kafasına sert bir şey çarptı ve zemine çarptığını hissetti. Gözleri kapanmadan önce son gördüğü bir adamın deli gibi koşuşturup düğmeler ile oynaması oldu...
 

DeletedUser

Guest
Bunlar fazla karışık geldi biliyorum. O yüzden konuya En sevdiğim hikayem Being Normal ile devam etmek istiyorum. Klanlar forumundakiler hikayeyi az çok hatırlar. Hikayeyi bilmeyenler sahibi olduğum Kraliyet eserleri blogundan veya klanlar forumundan bakabilirler. Ben Klanlar forumunun beklediği yazımı 4 ayımı alan ve hikayenin en karmaşık ve uzun bölümü olan yılbaşı özel bölümünü şu anda sizlerle paylaşıyorum. Hikayeyi bilmeyene tavsiyem önceki 13 bölümü okuyup bilgi almalarıdır. Hikaye Arşivi: http://kraliyeteserleri.blogspot.com

Yılbaşı Özel:


Kar...Karları çok severim. Beyazdırlar. Masumdurlar. Dokunduğunda eriyecek kadar zayıftırlar. En son kış Andy ile beraberdik. Bana karları gösterip “Hiç kimseye zarar vermeyen saf ruhlar” demişti.Kızılderili Mitolojisine göre cennete giden insanlar yeniden doğmak için ruhlarını parçalara ayırıp yeryüzüne yollarlarmış. Bu parçalar toprağa oradan da meyvelere karışırmış. O meyveleri hamile kadınlardan biri bile yese onun çocuğu olarak Dünya’ ya geri dönermiş. O zamanlar bu düşünce bana çok mantıklı gelmişti. Değişeceğini nerden bilebilirdim ? Değişti çünkü ben öldüm, dirildim, yenildim, kaybettim, yendim. Ben Sally. Mutlu Selpiliniz…

Artık Los Angeles’te oturuyorum. Evim tripleks bir villa. Sahibi nedense bana evi kendi isteğiyle bedavaya verdi ve sonra öldü. Ne garip. Hayvan saldırısı dediler. Gerisini siz düşünün.

Bir kızım olmasını çok isterdim. Ona bu mutlu günleri göstermek, onunla yalnızlığımız gidermek isterdim. Sanırım annemin beni bulma çabası da bundandı. Yalnızlık çok kötü. Gerçi annem vampir avlamak için tüm Dünya’ da dolaştığından bana uğramıyor bile ama neyse.

Ben bu düşüncelere dalmışken birden bir kavganın ortasında olduğumu fark ettim. Bu sırada bir el omzuma dokundu. Arkamı döndüğüm anda ise şoka uğradım. Bu Markus’ tu. O an büyük bir hızla onu tuttum ve 3 sokak ileriye koştum. Onu duvara fırlattım.

Sally: AYLAR OLDU! NERELERDESİN SEN !
Markus: Ben de seni gördüğüme sevindim.
Sally: Öldüğünü düşünmeye başlamıştım. Yani… yine.
Markus: Zaten öyle oldu. Kendini tek selpil sanıyorsan yanılıyorsun.
Sally: Ciddi olamassın.
Markus: Neyse bu hale gelmek için çok kurbağa öldürdüm. Yine de yorgunum. Bir yere oturup konuşsak. Önemli meseleler var.
Sokağın yanında Bistro Café vardı. Oturdular. Markus kendisine bir frappiçino söyledi. Sally de filtre kahve.

Markus: Vampir Anne ile Vampir Baba buradalar. Senin için geldiler. Unutma onlar kökendir. Yani kurt adamlardan değişik güçleri vardır.
Sally: Benden ne istiyorlar ?
Markus: Sadece konuşmak. Sana sadece şu kadarını söyleyeyim. Beni bu hale onlar getirdi. Beni öldürenler onlar. Sana yardımcı olmam için beni selpil yaptılar. Neyse geri kalanını onlar anlatır.

Markus onu Empire State binasının yanındaki izbe bir eve götürdü. Kapıda bir adam vardı.

Adam: Markus. Gelmişsiniz. Hoşgeldin Sally. Beni tanımayabilirsin ama daha önce de görüştük. Sen o zaman 2 aylıktın. Ben Vampir Baba bu arada. Neyse seninle sonra da muhabbet ederiz. Eşim içeride. Yanlız seni uyarayım, onun huzurundayken dikkatli konuşmaya özen göster. Sinirlendirme yeter.

Sally içeri girdi. Karşısında neredeyse genç bir hanım duruyordu. Şaşırdı.

Vampir Anne: Görüntüme herkes başta şaşırır. Otur şöyle. Konuşacaklarımız var.

Oturdu.

Vampir Anne: Başarıların kulağıma geldi. Ablanın ölümüne üzüldüm. Diğer yandan senin şu anki varlığın çok tehlikeli bir varlık. Eminim neler yapabildiğini az çok biliyorsundur ama sana varlığının tarihini anlatayım.

Vampir Anne' nin gözleri karardı.

Vampir Anne: Her şey 1298 de başladı. O sırada Pasifik üzerinde bir ada vardı. Bu adada birbirinden farklı 2 tür vardı. Bir tür insanlara daha yakın olan Yanliler, diğeri ise kurtadamlardı. Aralarında hep bir sınır vardı ve kimse bu sınırı geçmezdi. O yıl Mayıs ayında bir gün biri o sınırı geçti. Bu bir yanliydi ve kurt adamlar onu hemen öldürüp sınırın öbür tarafına ölüsünü attılar. Diğer Yanliler buna sinirlendiler ve savaş başlattılar. Bu savaş başta yanillerin üstünlüğündeydi çünkü kurt adamlar saece dolunay akşamları tam güce sahiptiler. Sonra bir gün adaya iki düşman cadı geldi. Biri Yanlilere katıldı. Diğeri ise kurt adamlara. Kurt adamlar Yanlilere karşı cadıyı kullandılar ve savaş git gide korkunç bir hal almaya başladı. Ben ve ailem Yanliler olarak sağ kalan sonunulardan biriydik. Bizim tarafta olan cadıdan yardım istedik. O da bize çok eski bir büyü yaptı. Bir meşe ağacı vardı. Bu ağacı ikiye ayırdı ve ağacın bir tarafına kurt adam kanı koydu. Diğerinde ise farklı bir kan vardı. Bize seçim sundu. Ya kurt adam kanı olan kısıma gidip ölürsünüz ya da diğer kanı içer kendimizi öldürür sonra da vampir olarak ölümsüz olurduk. Ben ve ailemdeki çoğu insan sol tarafı seçtiler. Biri ise sağ tarafı seçti çünkü o akıllıydı. Büyücü hiç bir zaman çok güçlü olmamızı istememişti. Sol tarafta lanet vardı. Sağ tarafta ise Selpilliğin başlangıcı vardı. Sağ tarafa giden abim kanı içti, öldü. Ama sonra kemikleri havaya çıktı. Birleşti ve etten vücut olmaya başladı. Böylece ilk selpil oluştu. Yanliler bunu öğrenince o büyücüyü öldürdüler ve selpile bir eş karşılığında barış önerdiler. Selpil öneriyi kabul etti. Bir gece selpil içindeki canavara dönüştü ve o Yanliyi parçaladı. Ancak birden içinden bir çocuk çıktı. Bu çocuk yarı selpil yarı Yanli bir melezdi. Çok güçlüydü. Onun gücünün farkına varan babası bir kartala dödüştü ve onu alıp adadan uzaklaştı. Japonya'ya geldiğinde bulduğu ilk büyücüye büyü yaptırdı. Onu Aztek tapınağı yakınında bir mezar yaptı. Yanına da kendi mezarını yaptı çünkü o da tehlikeli biriydi. Büyücü mezara öyle bir büyü yaptı ki, o mezara damlayacak kurt adam ve vampir kanı akrabaları oan birini o mezardan selpil olarak çıkartacaktı.

Sally: Yani ben ?

Vampir: Hayır ama yaklaşıyorum. O selpil zaten geçen gün çıktı. İşte o Markus'tu. Baban ve Markus öyle bir hata yaptılar ki. Mezarın tam yerini bilmediklerinden seni selpilin atası yapacaklarına onun çocuğunun özelliklerini verdiler. Yani sen efsanedeki o güçlü melez yanli-selpil sin. Tehlikedesin çünkü senden korkan kurt adamlar seni öldürmek için örgütleniyorlar. Vampirler senin yanında ancak unutma.Ölümsüz değilsin. Uzun çabaların sonucu senin için bir ölüm yolu bulacaklar. Çünkü eski büyücüler ile çalışıyorlar. Ve bulduklarında ne olacak ben bile bilmiyorum. Tekrar hayalet olamayacaksın ama sana cennete gideceğine garanti veremem.

Gözleri aydınlandı. Cama çıktı.

Vampir Anne: Empire State ne güzel değil mi ?
Sally: Pardon ?
Vampir Anne: Seni uyarmayı unuttum. Biraz önce konuştuğun kişi benim astral halimdi. O ne der hiç bilmem. Benimle ara sıra konuşur. Bilmek istediklerimi söyler. Benim konuşmanızdan tek bildiğim kurt adamlara karşı seni desteklediğimiz. Ayrıca bir ara zorda kalırsan, hatta ölmek üzere olursan, yandaki bu uzun gökdelenin 600. katına çıkmanı öneririm.
Sally: Öyle bir katı yok ki ?
Vampir Anne: Bu Dünya'da hiçbir şey imkansız değil. Kapıdaki görevliye söyle. Anlamassa adımı ver. Ama şimdi değil. Zorda kaldığında. Seninle konuşmak güzeldi Sally. Görüşürüz.

Kapıyı açtı ve dışarı çıktı.
 

DeletedUser

Guest
egrimo burdamısın seni hiç göremiom klanlar forumunda :d
 
Üst